Search
Close this search box.

ZEKÂTIN TAKSİTLE VERİLMESİ CAİZ MİDİR?

Soru: Zekâtın taksitle verilmesi caiz midir?

Kısa Fetva

Hanefi mezhebinin sahih olan bir görüşüne göre kişi, zekâtını toplu bir şekilde verebileceği gibi taksitler halinde de verebilir. Burada önemli olan vefat etmeden evvel vacip olan zekât miktarının ödenmiş olmasıdır. Ancak zikredilen ihtilaftan dolayı zekâtın, edası vacip olduktan hemen sonra toplu bir şekilde verilmesi daha uygundur. Şafiî mezhebine göre ise kişi, vacip olduktan sonra zekâtını hemen ödemelidir. Onu zamana yayarak ödemesi caiz değildir.

Müdellel Fetva

Fukaha, naslarda herhangi bir zamanla kayıtlanmaksızın mutlak olarak gelen emirlerin zamanını tayin hususunda ihtilaf etmiştir. Hanefi mezhebinde tercih edilen görüşe göre, Şâri’nin herhangi bir zamanla kayıtlamaksızın yapılmasını emrettiği bir fiili hemen yerine getirmek gerekmez.[1] Kişi, emri ömrünün herhangi bir vaktinde yerine getirebilir. Vaktini tayin etme salahiyeti mükellefe aittir. Ancak emredilen hususu yerine getirmeden vefat etmesi halinde günahkâr olur.[2] Buna fıkıh ıstılahında “الأمر على التراخي/Terâhî üzere olan/geciktirilebilir emir” denir.[3] Hanefî fukahasından Kerhî ise herhangi bir vakit tayin edilmeksizin emredilen hususun da belli bir vakitle sınırlandırılan emir gibi hemen yapılması gerektiğini ifade etmektedir.[4] Bu durum fıkıh ıstılahında “الأمر على الفور/Fevr üzere gelen/geciktirilemez emir” olarak isimlendirilir. Ancak Hanefilerin iki grubu da emredilenin hemen yapılmasının mendup olduğu hususunda ittifak halindedir.[5] Şafiî mezhebinde mutlak emrin zamanını tayin hususunda ihtilaf olsa da[6] mezhepte tercih edilen görüş Hanefilerin görüşüne muvafıktır.[7]

Allah Teâla, birçok ayet-i kerîmede (وَءَاتُوا۟ ٱلزَّكَوٰةَ/Zekâtı verin!”)[8] buyurarak zekât ibadetinin eda edilmesini belli vakitler arasında sınırlandırmadan nisap miktarı mala sahip, akıl-baliğ her mükellefe, malı üzerinden bir yıl geçtikten sonra kesin bir şekilde emretmektedir.

Zekât; namaz ve oruç gibi belli vakitler arasında yapılması istenilen bir ibadet olmadığından edası vacip olduktan sonra hangi zaman dilimi içerisinde verilmesi gerektiği hususu fukaha arasında tartışma konusu olmuştur. Cessâs, zikredilen ayetlerdeki emrin herhangi bir vakitle kayıtlanmamış olmasından hareketle zekât emrinin geciktirilebilir olduğunu söylemektedir.[9] Buna göre kişi zekâtını, kendisine vacip olduktan sonra hemen verebileceği gibi ömrünün sonuna kadar herhangi bir vakitte verdiğinde de eda etmiş olur.[10] Tâcu’ş-şerîa,[11] Merğînânî[12] gibi fakihler bu görüşü tercih etmektedir. Kerhî ise, zekâtın hemen yerine getirilmesi gereken (على الفور/ale’l-fevr) bir ibadet olduğunu söylemektedir.[13] Haskefî, bunun kendisiyle fetva verilen görüş olduğunu ifade etmektedir.[14] Muhakkik İbn Hümâm da fakirlerin ihtiyacını giderme manasını, zekât emrini ale’l-fevr vacip kılan bir karine kabul ettiğinden Kerhî’nin görüşünü tercih ettiğini söyler.[15] İmam Muhammed’den de zekât ibadetini geciktiren kişinin günahkâr olduğu[16] ve şehadetinin kabul edilmeyeceği yönünde nakiller mevcuttur.[17]

Şafiî fukahası, -Hanefîlerin ikinci görüşünde olduğu gibi- fakirin hakkı olan zekâtın, imkan varsa geciktirilmeden sahibine ulaştırılmasının elzem olduğunu[18] beyan ederek edası vacip olduktan sonra hemen verilmesi gerektiğini söylemektedir.[19] Buna göre edası vacip olduktan sonra imkan bulmasına rağmen zekât vermeyi geciktiren kişi günahkar olur.[20] Ancak Şafiîlere göre kişinin; zekâta daha ihtiyaç sahibi olan birini, akrabasını, komşusunu beklemek için veya mevcut kişilerin zekât almaya hak sahibi olup olmadıklarından emin olmak adına zekâtını geciktirmesi caizdir.[21] Ancak mevcut fakirlerin açlık sebebiyle zarar görmesi halinde zekatı geciktirmek mutlak olarak haramdır. Zira fakiri kendisine zarar veren açlıktan kurtarmak farzdır. Fazilet gözetilerek farzın terk edilmesi ise caiz değildir.[22]

Yukarıda zikredilenlerden hareketle, Hanefi mezhebinin sahih olan bir görüşüne göre kişi, zekâtını toplu bir şekilde verebileceği gibi taksitler halinde de temlik edebilir. Burada önemli olan vefat etmeden evvel vacip olan zekât miktarının ödenmiş olmasıdır. Ancak zikredilen ihtilaftan dolayı zekâtın, edası vacip olduktan hemen sonra toplu bir şekilde verilmesi daha uygundur. Şafiî mezhebine göre ise kişi, vacip olduktan sonra zekâtını hemen ödemelidir; zamana yayarak vermesi caiz değildir.

[1] Alâuddîn Muhammed b. Ali el-Haskefî, İfâdatu’l-Envâr(Nesamâtu’l-eshâr ile birlikte) (Beyrut: Dâru’d-Dekkâk, 2021), 231.

[2] Bkz. Alâuddîn Ebu Bekir b. Mes’ûd el-Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi’ fi Tertîbi’ş-Şerâi’ (Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1986), 5/94.

[3] “التراخي/Terâhî” ifadesi iki manada kullanılmaktadır. İlk mana, emredilen şeyin herhangi bir zaman ile kayıtlanmamış olmasıdır. İkinci mana ise emredilenin gelecekte yapılmakla kayıtlanmasıdır. Hanefi fukahasının “mutlak emir terâhî içindir.” ifadesinden kastı ilk manadır. Bazı alimlerin “Emir fevr ve terâhî ifade etmez.” sözünden kastedilen ise terâhînin ikinci manasıdır. Bkz. Zeynuddin İbn Nüceym, Fethu’l-Gaffâr bi şerhi’l-Menâr (Kahire: Şeriketu ve matbaatu Mustafa el-Bâbî el-Halebî ve evlâduhu, 1936), 1/71; Muhammed Emin İbn Abidin, Nesemâtu’l-eshâr alâ şerhi’l-Menâr (Beyrut: Dâru’d-Dekkâk, 2021), 231-232.

[4] el-Haskefî, İfâdatu’l-Envâr(Nesamâtu’l-eshâr ile birlikte), 231.

[5] Bkz. Nizâmuddîn Ebû Alî Ahmed b. Muhammed b. İshâk eş-Şâşî, Usûlu’ş-Şâşî (Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-Arabiyye, 1982), 135.

[6] Bkz. Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed b. Muhammed Habîb el-Basrî el-Mâverdî, el-Hâvî’l-Kebîr fi Fıkhi Mezhebi’l-İmam eş-Şâfiî (Şerhu Muhtasari’l-Müzenî) (Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1999), 16/56.

[7] Bkz. Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Gazzâlî, el-Müstasfâ min ʿilmi’l-usûl (Beyrut: Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, 1993), 215; Ebû Abdillâh Bedrüddîn Muhammed b. Bahâdır b. Abdillâh et-Türkî el-Mısrî el-Minhâcî ez-Zerkeşî, Teşnîfu’l-mesâmi’ bi Cem’i’l-cevâmi’ (Mektebetu Kurtuba li’l-bahsi’l-’ilmî ve ihyâi’t-türâs, 1998), 2/606.

[8] Bkz. Bakara, 2/43; Bakara, 2/83; Bakara, 2/110.

[9] Ebu Bekir er-Râzî el-Cassâs, Şerhu Muhtasari’-Tahâvî (Medîne: Dâru’s-Sirâc, 2010), 2/99; Burhânuddîn Ebu’l-Meâlî Mahmûd b. Ahmed b. Abdilazîz İbn Mâze el-Buhârî, el-Muhîtu’l-Burhânî fi’l-fıkhi’n-Nu’mânî (Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 2004), 2/238.

[10] Molla Hüsrev, Düreru’l-Hukkâm fî Şerhi Ğureri’l-Ahkâm, 1/379.

[11] Hasan b. Ali eş-Şurunbulâlî, Gunyetu zevi’l-ahkâm fî bugyeti Düreri’l-hükkâm(Dürerü’l-hükkâm ile birlikte) (Dâru ihyâi’l-kütübi’l-arabiyye, ts.), 1/147.

[12] el-Merğînânî, el-Hidâye Şerhu Bidâyeti’l-Mübtedî, 1/298.

[13] Kıvâmu’d-dîn Emîr Kâtib b. Emîr Ömer el-Fârâbî el-İtkânî, Gâyetü’l-beyân ve nâdiretü’l-akrân fî âhiri’z-zamân (Beyrut: Dâru’d-Dıyâ’, 2023), 2/261.

[14] Alâuddîn Muhammed b. Ali el-Haskefî, ed-Durru’l-Muhtâr(Haşiyetu İbn Abidin İle Beraber) (Beyrut: Dâru’l-Marife, 2015), 3/227.

[15] Kemaluddîn Muhammed b. Abdi’l-Vâhid İbnu’l-Hümâm, Şerhu Fethi’l-Kadîr ala’l-Hidâye (Beyrut: Dâru’l-Fikr, 2012), 2/155-156.

[16] el-Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi’ fi Tertîbi’ş-Şerâi’, 2/3; el-İtkânî, Gâyetü’l-beyân ve nâdiretü’l-akrân fî âhiri’z-zamân, 2/261.

[17] Bkz. Ebu’l-Leys Nasr b. Muhammed b. Ahmed b. İbrâhîm es-Semerkandî, ’Uyûnu’l-mesâil (Bağdâd: Matbaatu Es’ad, 1966), 307; Molla Hüsrev, Düreru’l-Hukkâm fî Şerhi Ğureri’l-Ahkâm, 1/379; Heyet, el-Fetâvâ’l-Hindiyye(el-Fetâvâ’l-Alemgiriyye) (Beyrut: Dâru’l-Fikr, 2014), 3/400-401.

[18] Bkz. Kemâluddîn Ebu’l-Bekâ Muhammed b. Musa b. İsa ed-Demîrî, en-Necmu’l-Vehhâc fî Şerhi’l-Minhâc (Cidde: Dâru’l-Minhâc, 2004), 3/252.

[19] Bkz. Ebu Zekeriyya Muhyiddîn b. Şeref en-Nevevî, Minhâcu’t-tâlibîn ve ’umdetu’l-müftîn fi’l-fıkh (Dâru’l-fikr, 2005), 72.

[20] Kâsım Abdulkerîm el-Kazvînî er-Râfiî, el-Azîz Şerh’ul-Vecîz(eş-Şerhu’l-Kebîr) (Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1997), 3/35.

[21] Şemsuddîn Muhammed b. Muhammed el-Hatîb eş-Şirbînî, Muğni’l-Muhtac ilâ Marifeti Meâni Elfâzi’l-Minhâc (Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1994), 2/129.

[22] Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Ahmed b. Hamza er-Remlî, Nihâyetu’l-muhtâc ilâ şerhi’l-Minhâc (Beyrut: Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, ts.), 3/135-136.

PAYLAŞ

Facebook
Twitter
Whatsapp
Telegram